Picture of Kudem e.V.

Kudem e.V.

Wir nennen uns Kulturhaus der europäischen Muslime, kurz Kudem, und knüpfen an die wissenschaftsorientierte Arbeit des IFIS & IZ. an.

Miteinander leben statt nebeneinander ist unser Motto. Ohne sich in eine Gesellschaft zu integrieren, kann man keine tatsächliche Akzeptanz von den Mitmenschen erwarten. Aus diesem Grund wollen wir Wege und Möglichkeiten erforschen, die Integration zu erleichtern.

Facebook
WhatsApp
Twitter
LinkedIn
Pinterest
Drucken

KUDEM, Tüm Müslümanların Ramazân-ı Şerîfini Tebrik Eder, Hayırlı ve Bereketli Ramazanlar Diler

11 Mart 2024 tarihinde, insanın iç alemine ve maneviyatına yöneldiği, oruç ibadetiyle terakki ettiği zaman dilimi olan mübarek Razaman ayı başlamaktadır. İlahî Mesajın nüzûlünün bu ayda başlaması ve içinde bin aydan daha hayırlı olan “Kadir Gecesi”ni barındırması nedeniyle “Kur’an ayı” olarak da tarif edilen Ramazân-ı Şerîf, yüce dinimiz İslam’da ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Ramazan ayının girmesi, Müslümanlara şükür, kanaat, tevazu ve diğergamlık gibi ulvî değerleri hatırlatmaktadır. Bu vesile ile KUDEM, İslam aleminin mübarek Ramazan ayını tebrik eder, feyiz ve bereketli Ramazanlar temenni eder.

İslam âlimleri, “ramazan” kelimesinin kök itibariyle “yağmur” veya “ateş, kor” gibi farklı asıllardan türediğini ifade etmişlerdir. Yaz yağmurunun yeryüzünü toz ve kirden arındırıp temizlediği gibi oruç ibadeti de Müslümanların gönüllerini hata ve günahlardan arındırarak pîr-u pâk hale getirmektedir. Oruç tutan kimsenin, kendini yeme ve içmeden alıkoyması nedeniyle hissettiği o kavurucu susuzluk, o kimsenin Rabb-i Rahîm’ine karşı isyanlarından mütevellit meydana gelen hata, kusur ve günahlarını yakıp atmaktadır. (bkz. er-Râzî, Tefsîru’l-kebîr, 5/71 ; Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, 1/507)

Oruç (arap. savm), “Allah rızası için birşeye karşı kendini tutmak, engellemek” anlamına gelmektedir. Müslümanlar, bir ay boyunca imsak vaktinden güneşin batışına kadar kendilerini yeme ve içmeden alıkoyarak, hadis-i kudsîde ifade buyrulduğu üzere Cenâb-ı Hak tarafından hesapsız mükafatlara nâil olmayı ümit etmektedirler: “[…] Oruçlu kimse yemeyi ve içmeyi benim için terk etmiş, benim için isteklerinden vaz geçmiştir. Oruç tamamen benim içindir ve bu ibadetin karşılığını bizzat ben veririm.”(Buhârî, Savm, 2). Nefsin bu bilinçli engellenmesi, kişinin kendisini sadece yemek ve içmekten alıkoymasını değil, aynı zamanda yalan, boş konuşma, dedikodu ve kalp kırma gibi bütün kötülüklerden uzak tutmasını da kapsamaktadır (bkz. Bakara: 2/183). Kişi, oruçla birlikte hazret-i Allah’ın (c.c.) ihsan ve nimetlerinin kadr-ü kıymetini idrak etmekle birlikte nefsini tezkiye ve terbiye etmeye azmetmektedir.

Oruç tutan kimse, bu ay içerisinde insanlararası dayanışmanın bir örneği olarak yeryüzünde yaşayan bütün muhtaçları gözönünde bulundurmak suretiyle onlara karşı da alçak gönüllü olarak tevazu ve hassasiyet sahibi olmayı öğrenmektedir. Oruçlu, zenginliğin ve varlıklı olmanın “gayet tabii” bir durum olmayıp bilakis ancak Allah’ın bir lütfu ve emaneti olduğunu ve her an elinden alınabileceğini bizzat kendi üzerinde hissetmektedir.

Mübarek Ramzan ayının, Mahbûb-u Hüdâ Efendimiz (s.a.v.)’in ifadesiyle “başında rahmet, ortasında mağfiret, sonunda ise Cehennem ateşinden kurtuluşu” (İbn Huyezme, Sahih,3/191) getirmesini ve insanlığa barış, adalet ve rahmet bahşetmesini yüce Mevlâmız’dan (c.c.) niyâz ediyoruz.

Mehr Nachrichten